Mutlak Avcıları
Ahmet Turan Oflazoğlu, oyun yazarlığı öne çıkan bir Türk aydını. Çok sayıdaki çevirileri, şiirleri ve denemeleri ile Türk düşünce evrenine özgün yapıtlar kazandırdı.
Genelikle görkemli Türk geçmişini oyunlarına temel alan Oflazoğlu, 1967 yılında yazdığı Keziban adlı oyunundan sonra sırasıyla Allah’ın Dediği Olur (1967), Deli İbrahim (1967), Sokrates Savunuyor (1971), Genç Osman (1979), Elif Ana (1979), Kösem Sultan (1982), IV. Murat (1981), Fatih – Bizans Düştü (1981), III. Selim-Kılıç ve Ney (1983), Sinan (1988), Gardiyan (1989), Dörtbaşı Mamur Şahin Çakırpençe (1991), Cem Sultan (1986), Güzellik ile Aşk (1986), Yine Bir Gülnihal (1997), Korkut Ata (1998), Yavuz Selim (1998) ve son olarak Fatih ve Kısa Oyunlar (2001) adlı tiyatro oyunlarını yapıtları arasına kattı.
TRT kurumunca 1989 yılında televizyona uyarlanan IV. Murat, dört bölümlük dizi olarak yayınlandı.
Türk dil Kurumu Yayınlarında 2001 yılında basılan Mutlak Avcıları Ahmet Turan Oflazoğlu’nun denemelerini içeren, kültür baylığı yüksek bir yapıt.
Denemelerin yanısıra söyleşi metinlerine de yer verilen yapıtın ana izleği sanat başlığı altında toplanabilecek dil, kimlik, şiir, destan, tiyatro ve oyun gibi içerikler üzerine Türkçe bakışı kapsıyor.
MUTLAK AVCILARI'ndan
Yeterince bilinçli, yeterince özgür ruhlu olmamak da bizi başkalarına öykünmeye zorluyor; çünkü başkasına öykünen, kendini unutandır, başkasının çekimine kapılarak kendisinden uzaklaşandır; başkasının sultasına giren, ona tutsak olandır.
Bilinçli ve özgür olansa, kimliğini koruyandır, kendisi olmakta ayak direyendir.
Bunu başardık mı, Türklükten, Türklükten söz etmenin gereği kalmaz.
Büyük şairimiz Nedim’in şu soylu övünmesi hepimizin kulağına altın küpe olmalı: “Ma’lumdur benim sühanım mahlas istemez.”
Kendi kendisiyle tutarlı, kendisiyle uyumlu her bireyin, her toplumun benimseyeceği bir yaşam ilkesidir bu. Aynı şey Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir.” sözü için de geçerlidir.
Sürekli başkasına öykünmek, hep başkası gibi olmaya çalışmak, evrende bize ayrılan yeri başkasına peşkeş çekmektir. Bundan daha zavallıca bir varoluş, hayır, varolmayış düşünülebilir mi? Başkası gibi olmaya çalışırken harcadığımız çabayı kendimiz olmak için harcasak, kim bilir neler başarırdık?…
Okur Görüşlerine Açık Sayfa