Cezayir Bağımsızlık Savaşının Anatomisi
Cezayir Bağımsızlık Savaşı Anatomisi adıyla yayınlanan yüz kırk sayfalık betiğin yazarı Frantz Fanon. Yaşama gözlerini Fransız sömürgeciliği altında açan kara derili yazar, yakından bildiği Fransız faşizminin Cezayir’de neden olduğu katliamların, soykırımların sonunda gelen bağımsızlığı, halkın değişimi ve dönüşümü izleğinde anlatıyor.
Fransızların işgaliyle Türklerin yönetiminden çıkması, Cezayir için katliamlarla dolu bir sürecin başlangıcı oldu. Yüzyıldan fazla süren sömürü döneminde, Fransız azınlığın oluşturduğu baskıcı yönetime karşı halkın direnişi, sonu katliamlarla biten yöntemlerle bastırıldı ancak önü asla alınamadı.
Dünya siyasetinin derin dönüşümler yaşadığı 1. ve 2. Dünya savaşlarıyla Cezayir’de de bağımsızlık sesleri daha gür çıkmaya başladı. Özellikle ellili yılların başından itibaren ivme kazanan direniş, bağımsızlıktan başka düşüncesi olmayan ulusal çetelerin olağanüstü çabalarıyla 1962 yılında bağımsızlığın tanınmasıyla sonuçlandı.
Frantz Fanon, Cezayir’i boyunduruk altından kurtaran direnişin, önce zihinlerde geliştiğinin altını çizer. Cezayir halkına bağımsızlık savaşını kazandıran gücün, bu gelişim sonucu oluştuğunu aktarır:
“Cezayirliye hitap eden tüm Fransızca sözler hakaret doluydu. Duyulan her Fransızca tümce, ya bir emir, ya bir tehdit ya da bir hakaretti. Cezayirli ile Avrupalının karşılaşması hep bu üç kelimenin ifade ettiği dünyalar çerçevesinde oluyordu. “
İşgalcilerin her türlü hileye başvurmalarına karşın, yapılan oylamada altı milyon kişi bağımsızlık yönünde oy kullanırken, yalnızca on altı bin kişi bağımsızlığa karşı çıktı.
Ortaya çıkan sayılar, koca ülkeyi ellerinde tutan azınlık zorbalarının ne denli vahşi ve insan haklarına saygısız olduklarının da göstergesi oldu. Çünkü bu çetin süreçte, işgalciler kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmaksızın yüzbinlerce sivili katlettiler, halkın yaşamsal gereklerinin sağlandığı altyapıları yok ettiler.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı, halkın işgalciler ve onların yerli işbirlikçilerine karşı çete savaşları yürüttüğü 1954-1962 yılları arasını konu edinmekle beraber, betik bu süreçte bireylerin ve toplumun dönüşümünü öne çıkarıyor. Türkiye Türkçesine ilk olarak 1993 yılında çevrilen betikte, her türlü savaş silahına sahip işgalci Fransızların, orantısız güçle yok etmeye çalıştığı direnişçilerin, yaşanan onca acıya karşın geri adım atmamalarının altyapısı irdeleniyor.
Okur Görüşlerine Açık Sayfa