Yetmiş Yılda Üç Sürgün
Ahıska Türkleri denilince hemen herkesin aklına 14 Kasım 1944’de hayvan vagonlarına doldurularak, Türkistan topraklarına sürgün edilen insanlar gelir.
Ahıska Türkleri denilince hemen herkesin aklına 14 Kasım 1944’de hayvan vagonlarına doldurularak, Türkistan topraklarına sürgün edilen insanlar gelir.
Bu tepelerin arasında bir doğum yaşanıyor, sancısız, sessiz. Bir doğum yaşanıyor, dünya kurulduğundan bu yana süren ve dünyanın son bulacağı güne kadar sürecek.
Ani harabelerinin son bin yılının Türk devletleri hâkimiyetinde geçtiği düşünülürse, atalarımızın tarihe ve tarihi eserlere ne kadar saygılı olduğu, kıymetli eserleri korumada ne kadar titiz davrandığı görülür.
Şeytan Kalesi de Sümela Manastırı kadar muhteşem bir yapı. O küçük tepeye böyle bir yapı o günün şartlarında nasıl yapılmış, insan aklı izah etmekte zorlanıyor.
Ankara’nın tarihi bir kimliği var, fakat bu kimlik çok hızlı yıpranıyor. Bu kimliği koruma adına yapılanlar ise hem yeterli değil, hem de arabesk bir görüntü oluşturuyor.
Girdiğimiz mezarlıkta Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim ve dualar okur, gayrı Müslimlere toprağı bol olsun deriz. Mezarlıklar kalpleri törpülüyor, hisleri yağmur dolu bulutlara çeviriyor.
Kitaplar, mezar taşları veya mabetler gibi tarihe düşen izlerdir. Zaman ve beşerî hafıza kolay kolay yanılmaz ve yanlışları affetmez. Yazar, kaleminin hakkını, doğruyu yazarak ve okuyucunun aklıyla alay etmeden vermelidir.
Ankara’yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan onun, Türk yurdundaki her yere merkez olan konumu ve Türk töresince yaşanılan geçmişinin kıymetli değerleridir.
Türkmenistan, masal dağının ardındaki bir ülkedir ama şimdiden sonra masal değildir.