Yetmiş Yılda Üç Sürgün
Ahıska Türkleri denilince hemen herkesin aklına 14 Kasım 1944’de hayvan vagonlarına doldurularak, Türkistan topraklarına sürgün edilen insanlar gelir. Bu elbette ki çok doğru bir hatırlamadır. Fakat o birkaç aylık yolculuk, çilenin başlangıcıdır ve devamında, günümüze kadar süren ve daha ne kadar süreceği bilinmeyen acı dolu günler vardır.
Ahıska ismi, Türk insanının zihninde sürgün kelimesi ile eş anlamlı olarak yer etmeye başlamıştır. Her geçen gün yara iyileşmek yerine gittikçe derinleşmektedir.
Ahıska, Ardahan ilimizin Posof ilçesi sınırına 15 km mesafede Gürcistan içinde kalmış eski bir Türk şehridir.
1800’lü yıllarda 50.000 nüfusu ile Osmanlı İmparatorluğu’nun doğudaki Trabzon ve Erzurum illerinden sonra en büyük vilayetiydi. Ruslar 1807, 1810 ve 1811 de Ahıska’yı işgal girişimlerinde bulunmuş, 1811’de işgal ettikten sonra 1812 Bükreş anlaşmasıyla yeniden Türklere geçmiştir. 1828 yılında Ruslar tarafından tekrar işgal edilmiştir. Ahıska’yı işgal eden General Paskieviç, 1858 Silistre muharebesinde Türk topu ile yara almış, iki yıl sonra da ölmüştür.
Ahıska işgal edildiğinde şair;
Ahıska gül idi gitti
Bir ehli dil idi gitti
Söyleyin Sultan Mahmut’a
İstanbul Kilidi gitti.[1]
diye hem Ahıska’nın stratejik önemini, hem de içindeki sızıyı, şiirsel bir dille ifade etmiştir.
O tarihten sonra tabiri caizse, Ahıska’nın yüzü bir türlü gülmemiş, 50.000 olan nüfusu, 1887’de 13.265’e düşmüştür. Günümüzde ise bölgede yaklaşık 25.000 civarında Ermeni ve Gürcü nüfus yaşamaktadır. Türk nüfus ise son on yılda, bir elin parmaklarından birkaç fazlaya ancak ulaşmıştır.
Günümüz itibari ile yeryüzünde altı yüz bin kadar Ahıska Türkünün on ülkede yaşadığı kabul edilmektedir. (Tablo) Bu rakam 1944 sürgününü yaşayanlar ve onların soyundan gelenleri ifade etmektedir. Bunun dışında, 1800’lü yıllardan itibaren Ahıska bölgesinden Anadolu’ya göç eden yüz binlerce Ahıska Türkü, Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşamaktadır.
Ahıska Türkleri, ilk sürgün olarak 1944’te, Stalin tarafından Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine gönderilişlerini; 1989 Fergana olayları sonrası, Rusya’nın Krasnodar ve Rostov’a gidişlerini ikinci sürgün; buradan da ABD’nin İndiana Eyaletindeki Ohio ve Dayton şehirlerine gidişlerini ise üçüncü sürgün olarak kabul ederler.
Tablo: Ahıska Türklerinin yaşadıkları devletler ve sayıları
ÜLKE | NÜFUS |
Rusya Federasyonu | 80.000 |
Türkiye | 50.000 |
Azerbaycan | 100.000 |
Kazakistan | 150.000 |
Özbekistan | 15.000 |
Ukrayna | 10.000 |
Kırgızıistan | 50.000 |
Gürcüstan | 1.500 |
ABD | 11.000 |
Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti | 500 |
1.SÜRGÜN
Ahıska Türkleri 1944’te , çoğunluğu Özbekistan’a olmak üzere Kazakistan ve Türkmenistan’a sürülmüşlerdir. Bu sürgünde Ahıska Türkleri içinde az sayıda Kürt ve Terekeme Türkü de bulunmaktaydı. Ayrıca, Osmanlı döneminde kendi rızalarıyla Müslümanlığı kabul etmiş olan az sayıda seçkin Gürcü ailesi de vardı. Aynı sürgünü ve ayrımcılıkları yaşamış bu gruplar Ahıska Türkleri kimliği altında birleşmiştir.
Ahıska Türkleri, Sovyet rejimi boyunca birlikte yaşadıkları halklar tarafından “Türk” olarak adlandırılmışlardır. Sovyet rejimi tarafından ise özellikle 1930’lu yıllardan itibaren “Azerbaycanlı’” olarak adlandırılmıştır. Grubun Müslümanlaştırılmış Gürcülerden oluştuğu görüşünü savunan Gürcistan ise ‘Mesh’ veya “Mesketyalı” terimlerini kullanmakta ısrarcı olmuş, bu sayede zaman içinde Ahıska Türklerinin Gürcü olduğu görüşünü yaygınlaştırmayı hedeflemiştir. Günümüzde ise “Mesketyalı Müslümanlar” adlandırmasını kullanmayı tercih etmektedir.
ilk sürgünden sonra Ahıska Türkleri, 1989 ve 2012’de iki sürgün daha yaşamıştır. En az ilk sürgün kadar acı olan bu iki sürgünü, hem dünya kamuoyu hem de Türk kamuoyu ya bilmez ya da çok yüzeysel olarak bilir.
2. SÜRGÜN
Hiçbir sorun olmadan birlikte yaşayan Ahıska Türkleri ve Özbekler arasında, 1989 yılına dek önemli bir dilsel, dinsel ve kültürel bölünme olmamıştır. Bu anlamda, çatışmaya neden oluşturacak somut hiçbir sorunun olmadığı söylenebilir. Uzun süredir Özbeklerle çok yakın ilişkiler içinde yaşayan Ahıska Türkleri için, 1989’da ki Fergana Vadisi çatışmaları beklenmedik bir gelişme olmuştur. Bu çerçevede, Özbeklerin, ülkede birçok etnik azınlık varken, diğer etnik azınlıklara göre, kendilerine her bakımdan yakın olan Ahıska Türklerini neden düşman ilan edip onlara saldırdığı sorusu sorulabilir. Bu sorunun en basit yanıtı, Ahıska Türklerini koruyacak hiçbir siyasi gücün olmaması ve diğer azınlıklara kıyasla sayıca çok fazla olmamaları, Ahıska Türklerini Özbekler için kolay bir hedef yapmıştır.
Öğretmen olan bir Ahıska Türkü bayan şöyle anlatıyor:
“İşte sonra, 1989 yılında bu olaylar oldu. Hiç anlamadık, yani nereden oldu bu olaylar, nasıl oldu bu olaylar? Çünkü Özbeklerle biz çok iyi anlaşıyorduk. Bu Özbek bir parça ekmeğini de bizle beraber bölüyordu. Görüşüyorduk, arkadaştık. Şimdi de var arkadaşlarımız, ağlıyorlar yani. İşte, hâlen daha sürüyor arkadaşlıklarımız bizim. Anlamadık ne oldu. “Neden gidiyorsunuz? Fergana uzakta, buralarda bir şey olmaz.” dediler. Gittik, çünkü gördük ki tecavüz etmişler, kesmişler, yani her şeyi yapmışlar. Önce Kırgızistan’a gittik, akrabalarımızın yanına iki haftalığına. Ben diyorum ki bize bir şey yapmazlar, benim öğrencilerim beni mi öldürecekler diyorum. Sonra beyim dedi ki, “Kız, bu köydeki öbür köye yapıyormuş, öbür köydeki bu köye yapıyormuş.” Tanıdık insan yapamaz ki zaten onları. Kırgızistan’da iki hafta kaldık sonra döndük geldik Özbekistan’a…”[2]
Fergana olaylarının neden çıktığı konusunda rivayetler çeşitli olsa da gerçek nedenin, Moskova bağlantılı çok boyutlu bir senaryonun sonucu olduğu ortadadır. Bu gerçeğin ayrıntıları, konuya ışık tutması açısından önemlidir. Gorbaçov ve reform karşıtı olan ordu, KGB ve partinin eski kadroları, Gürcistan’ı zor durumda bırakmak için, Ahıska Türklerini, Ahbazları ve Güney Osetyalıları kullanmayı amaçlamışlardır. Hazırlanan senaryo çok yönlüdür. Böylece Özbekistan’da artan Rus düşmanlığı Ahıska Türkleri üzerine yöneltilmiştir. Oluşan bu gergin ortamda Özbekistan’daki yolsuzluklar unutturulmaya çalışılmış, Gorbaçov sert tedbirler almaya zorlanmış, Ordu ve KGB geniş yetkiler elde etmiştir. Süreç içinde, “Ahıska Türklerinin suçlu oldukları için Özbekistan’a sürüldükleri, vatanlarına dönmeleri gerektiği, diğer milletlerle işbirliği yaparak Özbekistan’ın bağımsızlığını engelledikleri, ‘hırsız, ahlaksız ve uyanık oldukları için Moskova’nın desteği ile zengin oldukları’ gibi propagandalar yapılmıştır.”
Bu olaylardan sonra 14.000 Ahıska Türkü bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Bundan hem Özbekistan hem de Rusya’nın memnun olduğu muhakkaktır. Boşalan ev ve işyerlerine Özbekler yerleştirilmiştir. O yıllarda Özbek yöneticilere yöneltilen pamuk yolsuzluğu bu olaylar vesilesi ile unutturulmuş, devlete sert muhalefet eden Birlik Partisi kapatılmıştır. Ayrıca Özbek halkının kini, Ahıska Türklerine yönlendirilmiş böylece bölgede az sayıda bulunan Rus nüfus güvene alınmıştır. Ruslar ise Rostov ve Krasnodar’da terk edilmiş kırsal bölgelerine Ahıska Türklerini yerleştirerek, tarım ve hayvancılık yapılmasını sağlamışlardır. Dillerine, dinlerine ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Ahıska Türklerini Rusların arasına yerleştirerek asimile etmeye, birbirlerine yakın yerlerde ve sıkı akrabalık bağları çerçevesinde yaşayan Ahıska Türklerini dağıtmaya ve vatana dönüş mücadelesinin direncini kırmaya çalışmıştır.
Rostov ve Krasnodar şehirlerinde yaşayan Kozaklar Ahıska Türklerini bölgelerinde istememektedirler. Nedeni ise onlara yönelik uyguladıkları ayrımcı politikalar, yerel yöneticilerin ve kolluk güçlerinin baskıları olmuştur.
Geçerli kimlik belgeleri olmayan Ahıska Türklerinin evden çıkmaları dahi zorlaşmış ve önemli sorunlar yaşamalarına neden olmuştur. Sovyetler Birliği dağılmadan önce bölgeye gelmiş olmaları nedeniyle, Birlik dağıldıktan sonra Rusya Federasyonu pasaportu alma hakkı olan Ahıska Türklerine, Krasnodar bölgesinde oturma izni verilmemesi ve bunun bir uzantısı olarak pasaportsuz kalmaları, yani geçerli bir kimlik belgesi sahibi olmamaları, maddi olanakları olması durumunda dahi seyahat etmelerini veya göç etmelerini olanaksız kılmıştır.
Rostov ve Krasnodar’da yaşayan Kozakların kökenine ilişkin çok farklı görüşler bulunmaktadır. En yaygın görüş, Kozakların çoğunun Doğu Slav kökenli olduğu, ancak zaman içinde Tatar, Rus, Ukrain gibi farklı etnik unsurların da bu grubun bir parçası hâline geldiğidir. Aslında etnik olarak heterojen olan Kozaklar yaşadıkları bölgenin adıyla anılmaktadır. Krasnodar bölgesinde bulunan Kozakların – çoğunlukla Kuban Kozakları- Osmanlı-Rus savaşlarına dayanan Türk karşıtı tutumları Ahıska Türklerine yönelik olumsuz yaklaşımlarının kökenini oluşturmaktadır.
3.SÜRGÜN
ABD Kongresinde 1980 yılında kabul edilen Mülteci Yasası ve buna bağlı olarak başlatılan Amerikan mülteci programı, ABD’nin bu tür göçmenleri kabul etmeyi tarihi bir görev olarak tanımlamaktadır. Ancak 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler saldırılarından sonra neredeyse durdurulmuş olan göçmen kabulünden sonra, Ahıska Türkleri ABD’ye kabul edilen en kalabalık grup olmuştur.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve ABD büyükelçiliği, Ahıska Türklerinin durumunu “İnsani açıdan kaygı verici durumda olanlar” diye tanımlamış ve ABD’ye bu insanları kabul etmesini tavsiye etmiştir.
Böylece 21 Temmuz 2004 tarihinde ilk kafile ABD’ye gitmek üzere Krasnodar’dan ayrılmıştır. Haziran 2005 de ise Uluslararası Göç Örgütü başvuru kabulünü durdurmuştur. 2006 yılı sonu itibari ile ABD’ye 12.500 Ahıska Türkü gitmiştir. ABD’ye giden Ahıska Türkleri 30’dan fazla eyalete yerleştirilmiştir.
SONUÇ:
Sovyetler Birliği’nin dağılması hem dünyaya hem de Sovyetlerdeki çeşitli halklara rahat bir nefes aldırmıştır. Ancak bunun tek istisnası Ahıska Türkleri olmuştur. Onların dramları katlanarak devam etmektedir.
[1] Ahıska Bölgesi Ve Ahıska Türkleri Yunus Zeyrek Sayfa 21 [2] Ahıska Türkleri Ulusötesi Bir Topluluk-Ulusötesi Aileler Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün - Prof. Dr. İsmail Aydıngün Sayfa 17
Okur Görüşlerine Açık Sayfa