Koca Çocuk Olmuş Cüce, Girmiş Torbanın İçine…
Bir varmış, birçok varmış, birkaç kalmış. Zaman duman içinde, duman çuval içinde… Var olurken varlıklar, koca yokluk içinde… Bir masal anlatılmış heyecanlı biçimde. Herkes durup dinlemiş: Ne anlatır bu masal? Kim bilir heybesinde ne cadılar periler var…
Tatlı mı tatlı bir çocuk varmış. Çocuğun her yanını birden bir merak sarmış. Merakını meram etmiş, masal heybesinin içine elini daldırmış. Bulmuş orada bir cüce tutup ayağa kaldırmış. Meğer cüce oturmazmış, başından beri ayaktaymış. Çocuk cüceye sormuş: Torbada başka ne var? Cüce hiç oralı olmamış. Çocuk cevapsız kalınca cüce heybeyi boylamış.
Çocuğun içi içine sığmamış. Ne yapsa da girse o torbanın içine. Oturmuş sıralamış, öğrendiği tüm duaları. Torbaya sığan cüce kadar küçük olmayı dilemiş. O kadar istemiş o kadar istemiş ki… Birden olanlar oluvermiş. Koca çocuk olmuş cüce, girmiş torbanın içine. Girdiği gibi torbanın büzük ağzına, bakmaya bile fırsat bulmamış arkasına. Annem beni arayıp bulamaz ise çok üzülür demiş, geri dönmek istemiş. Ama o kadar çok merak ediyormuş ki içeride ne olup bittiğini, torbanın her yanını gezerken bulmuş kendini.
Bir ayna buluvermiş. Bir bakmış ki ne görsün? Girerken cüce oldu, ama şimdi boyu eskisi gibi. Önce karşısına bir çöl çıkmış. Çölde çocuk biraz yürüyünce hemen yorgun düşmüş. Bir kadın çıkagelmiş, çocuğa çömlek testide su içirmiş. Çocuk çok sevinmiş. Kadının çocuklarıyla biraz oyun oynayıp onlara teşekkür edip gitmiş. Yolda cüceyi görmüş. Cüce de onu görünce önce şaşırmış ama sonra çok sevinmiş. Çünkü cücenin yardıma ihtiyacı varmış. Gel benimle demiş cüce, takmış çocuğu peşine. Ağır ağır geçmişler çölü. Bir tepeye varmışlar. Çocuk cücenin yanında dev gibi duruyormuş.
Cüce demiş ki: Senin boyun bu tepeye bakmaya yeter. Orada bir güzel yaşar. O kız benim sevdiğimdir, canımdır. Ama bir türlü göremem onu. Çünkü ne izin verirler onun çıkmasına ne de ben yetişebilirim onun yanına. Bari sen bak da onun güzelliğini anlat bana. Çocuk, çölü birlikte geçtiği bu âşık cüceye iyice ısınmış. Söylediklerini kabul etmiş. Ama bir şart koşmuş ona. Ben çıkıp bakacağım senin sevdiğin kıza, sen de yardım edeceksin bana. Annem çok merak etmiştir, kardeşim ağlamıştır. Sen de yol göstereceksin, yardım edeceksin bu torbadan çıkmama.
Cüce buraya girenin çıkabilmesi için tek çare biliyormuş. Çocuğun kendisini tutup çektiği gibi birinin de çocuğu çekmesi gerekiyormuş yukarıya. Başka türlü asla çıkamazmış buraya düşenler. Cüce, çocuk onu çıkardığında çok korkmuş da ondan susmuş meğer. Demiş: “Buradan çıkamamak, yâri bir kez daha görme şansına değer.” Cüce bunları düşünürken çocuk sormuş: Ne dersin kabul edecek misin? Yardım eder misin evime kavuşmama? Cüce çocuğa bakmış, sonra tepeye bakmış. O kadar merak ediyormuş ki sevdiğinin akıbetini, yalan söyleyip kabul etmiş çocuğun teklifini. Olur, buradan çıkmak kolay sen yeter ki bir bak. İyi midir, hâli sağ mıdır?
Çocuk çok sevinmiş, hemen parmak uçlarında yükselmiş. Boynunu da biraz kaldırıvermiş. Hemencecik cücenin sevdiğine erişmiş. Cüce merak içinde çocuğun bacaklarına sarılmış onu şöyle bir sallamış. Ne gördün ne gördün diye sormuş. Çocuk çok üzülmüş. Perdeleri kapalı, diyememiş ve beklemiş. Perdeler açılmaz da göremezse içeriyi, cüce izin vermezmiş yeniden görmesine evini. Öylece oyalanırken bir el görünmüş pencereden. Bir adam eliyle perdeyi aralıyormuş. İçeride çocuklar gülüp oynuyorlarmış. Çocuk biraz daha beklemiş. İyice anlaması gerekmiş. Cüceye doğruları söylemeliymiş. Ancak anlamış ki bu doğrular söylenirse cüce hem çok üzülecek hem de gitmesine yardım etmeyecek. Cücenin sevdiği kız başka bir adamla evliymiş. Çocuk bu habere cüceden bile daha çok üzülmüş. Çaresiz yere çömelip yerleşmiş. Tepedeki evin altında, elleriyle dizlerini kucaklamış oturmuş. Çocuk bu torbanın içindeki her şeyden daha büyükmüş. Cüce de hepsinden daha küçükmüş.
Cüce telaşlı telaşlı çocuğun yanına gelmiş, onun kıyafetlerini çekiştire çekiştire sormuş: Gördün mü, gördün mü? Ne kadar da güzel öyle değil mi? Nasıldı, kötü müydü yoksa? Neden tek kelime etmiyorsun?
Çocuk bir anda: İyiydi çok iyiydi. Hatta seni görmek ister gibiydi, deyivermiş. Cüce:
—“Ge… Gerçekten mi? Beni mi görmek isterdi. Ah, canım benim. Ben de onu görmek isterim ya. Hiçbir gece gözüme uyku girmez. Hep onu düşünür dururum.” demiş. Çocuk da ona:
—Tabii ya. Sen beni torbadan çıkar yeter ki. Sonra var git sevdiğinin yanına. Mutlu yuvanız olsun. Benim gibi çocuklarınız olsun. Boyunuz boy, soyunuz soy olsun, deyip cüceye anlaşma yaptıklarını hatırlatmış.
Cüce öyle mutluymuş ki… Yalan söylediğini çoktan unutmuş. “Elbette çıkmana yardım edeceğim. Sen bana sevdiğimden haber getirdin.” demiş. Çocuğun buradan ancak dışarıdan birinin yardımıyla çıkabileceği gerçeğini hiçe saymış. Gel benimle, deyip yine çocuğu peşine takmış.
Yolda ikisi ilerlerken bir anda apaydınlık olan etraf kararmış. İkisi de çok şaşırmış. Çocuk buradan çıkamayacağı için çok üzülmüş. Cüce de sevdiğini görme umudu yeşermişken her yer karanlık olduğu için telaşlanmış. Çocuk ağlamış cüce: “Dur bakalım, ben sana söz verdim. Seni buradan çıkaracağım, üzülme.” demiş. Aniden torbanın içi tepe taklak olmuş. Sarsılıp durulunca sert bir yere düşmüş gibi hoplamışlar. Torba yeniden aydınlanmış. Çocuk sağına bakmış çölü, soluna bakmış ormanı görmüş. Yukarıya bakmış ki ne görsün. Torbanın ucu artık evlerinin tavanına dönük değilmiş. Bir kamyonun çalışma sesi gelmiş. Cüce ne olduğunu anamasa da mutluymuş. Çünkü hâlâ sevdalısıyla aynı torbada olduklarını biliyormuş. Fakat cüce çocuğa baktığında onun ağladığını fark etmiş. Çocuk artık evden çok uzaklara gittiklerini ve bu torbanın içinde sallana sallana çöpe atılacaklarını, bir daha ailesinin yüzünü göremeyeceğini anlamış.
Çocuk, cüceye çok sinirlenmiş. “Hani buradan çıkmama yardım edecektin?” demiş. Cüce köşeye sıkıştığını anlamış, söylediği yalanı hatırlamış. Çocuktan özür dilemiş. “Buradan yalnızca biri seni çekip kurtarırsa çıkabilirsin. Sen de beni kurtarmıştın aslında ama ben geri girebilmek için sana hiç ses etmedim. Sevdiğimi burada bırakıp gitmek istemedim. Burada tutsak olmayı buna tercih ettim” demiş.
Çocuk, başta küplere binse de sonrasında cüceye yalan söylediğini hatırlamış. Onun için de fazla kızamamış. Aslında ben de seni kandırdım, demiş. Tepedeki evde, senin sevdiğin kişi evlenmiş, yuvası olmuş. Benim kadar çocukları olmuş. Ben sana bunu söyleyemedim, demiş. Cüce çok uzun yıllardır onu görmediğini ve böyle bir şeyden zaten emin olduğunu söylemiş. Çocuk, cüceye; cüce, çocuğa boşu boşuna yalan söylemiş. Sonunda işler ikisinin de istediği gibi gitmemiş.
Birden bire dışarıdan bir ses duyulmuş. Annesi çocuğa sesleniyormuş. Çocuk bir anda gözlerini kapatmış. Uyandığında karşısında ne cüce, ne çöl ne de orman varmış. Annesine sarılmış. Rüyasını ona anlatmış. Annesi onu öpmüş ve yatağına geri yatırıp üstünü örtmüş. Çocuk bir daha rüya görmek için tekrar uyumuş. Ama bu kez başka bir diyarda görmüş kendini. Başka bir masalda da onu anlatırız, demiş bu masalın sahibi.
Okur Görüşlerine Açık Sayfa