Alfabe Değişir Anlamlar Karışır
Fransızca, İngilizce, Rusça gibi sömürü dilleri uzun zamandır biçim ve içeriğini muhafaza ederken, sömürgeci ülkeler, sömürü alanlarındaki milletlerin dillerinin değişimine zemin hazırlamaktan geri durmamışlar.
Sömürülen ulusların toplum hafızasını yok etmeye, nesiller arası bilgi akışını kesmeye ve o ülkeyi bağlı bulunduğu kültür çevresinden uzaklaştırarak yalnızlaştırmaya mahkûm eden bu emperyalist yöntem, maalesef Türkistan’da da uygulanmış.
1895 yılında, İngilizlerle yapılan Pamir Antlaşmasıyla sömürü sınırlarını belirleyen Rusya, zaten elinde olan siyasi ve idari gücü, bölgenin kendi çıkarına göre şekillendirilmesine yöneltti. Türkistan, küçük ölçeklere bölünürken konuşulan ortak dil de bundan payını aldı.
18. yüzyılda başlayan, Rusya’nın Türkistan’ı işgal süreci, coğrafi ve etnik taksimatın yanı sıra, bunları pekiştirecek dil ve alfabe taksimatıyla devam etti. Türklerin bazı boyları ayrı millet gibi şekillendirildi ve onların konuştukları şiveler ve lehçeler dile terfi ettirildi. Bu sayede Türkistan’ın sakinleri arasındaki dil birliğinin önüne set çekildi.
Sürekli değişim
Türkiye Türkçesi gibi Oğuz gurubuna ait olan Türkmence 1929 yılına kadar Arap alfabesiyle yazıldı. 1 Kasım 1928’de, Türkiye’de, Arap harflerinin yerine Latin esaslı harflerin kullanılmaya başlanılmasından hemen sonra Türkmenistan’da da aynı yönde bir karar alınır ve 1929 yılından itibaren Türkmenler de Latin harflerini kullanmaya başlar.
1940 yılına kadar geçen on bir yıl boyunca kullanılan yeni harflerle, Türkiye Türkçesi ve Türkmencenin yeniden yakınlaşması tehlikesini sezen Sovyet idarecileri, yeni bir hamle ile Türkmenlere özel bir Kiril alfabesi hazırlar. Türkmenler, Latin harflerine alışmaya çabalarken önlerine bu kez Latin yerine Kiril alfabesi konulur.
Bu kadar kısa sürede yapılan değişiklikler doğaldır ki gerek halkın ve gerekse aydınların gelişimine engel teşkil etti. Aydınların pek çoğunun en verimli dönemleri, alfabelere uyum sağlamaya harcanarak heba edildi. Özellikle yazılı metinlerin okunması ve anlaşılmasında zorluklar oluştu; toplum hafızası çok kısa sürede önemli kesintilere maruz kaldı.
Gerek kendi geçmişleri ve gerekse diğer Türk topluluklarıyla irtibatı sağlayan zincirin en önemli halkasının çıkarılması, Türkmenleri sömürgeci Rusların karşısında yapayalnız bıraktı.
Bu değişikliklerden sonra Türkiye’de Latin; Kuzey bölgelerinde yoğun Türk nüfusun yaşadığı Suriye, Irak, İran ve Afganistan ile Uygur Türklerinin yurdu Doğu Türkistan’da Arap; Balkan topraklarının bir kısmında Grek ve Kiril; kuzey ve doğudaki Türk yurtlarında ise her biri diğerinden farklı olan Kiril alfabeleri kullanılır hale geldi. Böylece Türkistan’ın tüm bölgelerinin birbiriyle ve hepsinin Türkiye ile arasındaki irtibatı tamamen kopmuş oldu.
Sürekli Sömürü
20. yüzyıla kadar tek alfabenin kullanıldığı Büyük Türkistan, bu alfabe değişiklikleriyle bir anlamda parça parça bölündü. Oysa 22 Nisan 1883’de Bahçesaray’da Gaspıralı İsmail’in Arap alfabesiyle Türkçe olarak çıkarmaya başladığı Tercüman gazetesi Akmescit’den Selanik’e, Sofya’ya, İstanbul’a, Batum’a, Taşkent’e, Tebriz’e, Halep’e, Üsküp’e ve Kerkük’e kadar Türk yurtlarında okunuyor ve anlaşılıyordu. Rus ve İngiliz işgalleri sonrasında ise buralarda yaşayan kişiler, neredeyse birbirleriyle tercüman vasıtasıyla anlaşma noktasına geldiler.
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasına kadar geçen süreçte, Balkanlar ve Kafkasya’da olduğu gibi Türkistan’da da pek çok şive ve lehçe Kiril harfleriyle farklı diller haline getirildi. Her şive ve lehçedeki birkaç ses bilinçli olarak Kiril alfabesindeki farklı harflerle ifade edildi. Bu harf farklılıklarıyla, konuşmada sağlanan ayrılık, yazı diliyle de pekiştirildi. Böylece Kırgızistan, Tataristan, Başkurdistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Tacikistan ve Kırım’da yaşayan Türklerin yeni dilleri oldu.
Sovyet istilasından önce aralarında ancak Ege şivesiyle İç Anadolu şivesi arasındaki kadar farklılık bulunan şive ve lehçeler, ayrıştırılarak dil yapıldı. Ancak bu ayrıştırma yeni dilleri şive ve lehçe düzeyinde bile tutamadı; iyilikmiş gibi gösterilen bu değişimin sonucunda bu lehçe ve şiveler, gelişmek şöyle dursun, sömürgecilerin dili Rusçanın baskısı altında iyiden iyiye kısırlaştı.
Bir Çay İçiminde Türkmenistan s.49
Okur Görüşlerine Açık Sayfa