Yaprak Dökümü
Bugünün ergeç gelip çatacağını, her çalışkan insan gibi bir gün kendinin de çürüklüğe atılacağını biliyordu. Fakat o, bugünleri büsbütün başka türlü düşünmüştü.
Bugünün ergeç gelip çatacağını, her çalışkan insan gibi bir gün kendinin de çürüklüğe atılacağını biliyordu. Fakat o, bugünleri büsbütün başka türlü düşünmüştü.
Soy akınları Suriye, Filistin ve Mısır kumsallarına varınca Akdeniz’e kanatlanamıyorlardı. Çünkü orada Adalar Denizi’nin Adaları yoktu.
Yüzüme baktı baktı ve bir garip tebessüm ile bana dedi ki: “Oğlum senin medhettiğin kadar mükemmel bir adamı çeşm-i cihan görmemiş olduğunu dava etsem haksız çıkmam. Zira insanoğlu bu kadar mükemmel değildir. Olamaz."
Kutadgu Bilig, devleti yönetenlerde bulunması gereken nitelikleri birey, toplum, devlet ilişkilerinin nasıl düzenleneceğini öyküleyerek aktarır. Eski Türk geleneğinin toplumsal değerlerine uygun olarak iyiliği, erdemi ve akılcı öğütlerken insan yaşamının anlamı ve insanın toplumsal sorumlulukları üzerinde de durur.
Kardaşım daha ziyade ihtiyarlar ve pek çok ağlar. Kadınım, artık ocağın başında geceleri yalnız kalmıştır. Benim koltuğum boştur. Oraya benden sonra Mehmet oturacaktır. Her gün çocuklar onun etrafına toplanacak, onun parmağını ısıracaklardır.
Halkın sorunlarını giderici bakışıyla, yaşanan aksaklıkları, olması gerekenleri, halktan kopmadan aktaran Sadri Ertem, yol gösterici, aydınlatıcı yazılarıyla yurdu ve yurttaşı için çaba gösteren bir yazar.
Vay ne masallar, ne masallar var orada; makas kesmedik, iğne batmadık masallar! Oturup bunları dinlemekle kalkıp şu dünyayı dolaşmak bir bence…
Halka öğüt vermek amacıyla kaleme alınan Atebetü’l Hakayık’ta özellikle bilgi, dilin kullanılması ve akıl konuları üzerinde durulduğu görülmektedir.
Askerin çekilmesi bitince nereden çıktıkları belli olmayan manliherli Bulgarlar, Türk mahallelerinde gezinmeye başladılar. Şehrin Rum ve Bulgar olmayan kısmı derin bir sükût içinde uyuyordu. Bütün perdeler inmişti.
Uluğ Bey, tüm bilgileri güvendiği öğrencisi Ali Kuşçu’ya bıraktı. “Uluğ Bey’in Hazinesi“, Ali Kuşçu tarafından İstanbul’a getirildi; günümüzde gökbilimi ile ilgili alanda geçerli kaynak olma özelliğini sürdüren “Yıldızlar Betiği” ilk kez burada basıldı.
Osmanlının yıkılışını, Cumhuriyet’in kuruluşunu yaşamına sığdırmış, olağanüstü zamanların kuşağı içinde yer alan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, ilk kez 1922 yılında, Varlık yayınevince yayımlanan, içerisinde yirmi sekiz öykü bulunan betiği sonra Birikim, İletişim yayınevlerince de basıldı.
Meğer herif her yıl oraya gider ve boğulacak olan kuşlara gönlünü, kurtarıcı tünek edermiş. Pertavsızın ışığı bir noktada toplaması gibi, Ahmet de görmüş olduğu güzellikleri iç edip, kuşların imdadına koşuyordu…
Bilgisizlerin korkularından yararlanmak isteyen, eksiklikleri üzerinden düzen kurup çıkar sağlayanların Osmanlı İstanbulundaki görünümleri, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Hakka Sığındık romanında, çarpıcı bir kurguyla anlatılıyor.
Tanabay ile onun atı Gülsarı izleğinde, Kırgız Türkleri özelinde, aslında Sovyetler döneminde yaşayan tüm Türk topluluklarının karşı karşıya bırakıldığı zorlu yaşamın nedenleri vurgulanıyor.
Türk yazının ilk üç büyük anıtını Köktürklerle Karahanlılarda buluyoruz: Orhon ve Yenisey yazıtları, Kutadgu Bilig ve Kitabı Divan’ı Lügati’t Türk.